Aynadaki Yansımam
Aynadaki Yansımam Yağmur, şimşeğin onu yakalamak için geleceğini bilirmiş gibi hızlıca toprağa teslim ediyordu kendini. Her bir damlayı o kadar güzel kabul ediyordu ki toprak: " Neden beni etmesin ? " diye sorgularken buluyorum kendimi hep. Yağmurun sürekli kaçıştığı şimşeğin, her hücremin çığlığını duyanın sadece kendi olduğunu anlatmak istermiş gibi gökyüzünü sarsması bana huzur veren tek şey. İçimdekilerin sürahide taşmak için fırsat kollayan su gibi yavaş yavaş döküldüğünü hissetmek ne sigaradan çıkarken dans edermişçesine süzülen duman gibi ne de her yudumun bana farklı evrenler yarattığını düşündüğüm alkol gibi sıradanlık tadı ile ruhumu boğmuyor. O farklı... Amacı bile ayrı. Siyahı benliği edinmiş dünyaya beyaz rengin ışıltısını tanıtmak isteyen bir rehber sadece. Fakat içimde hissettiğim kişinin bedenimi yırtıp beni yok etmek istediği zamanlarda bana sarılmış olan, belki de benim sarıldığım, bağımlılıklarımla beraber sarmalanmış şekilde buluyorum kendimi. Şuanda da öyle değil miydi zaten ? Ya da sürekli öyle değil miydi ? Alkolün varlığı beni kurtarmıyor muydu ? Her ne kadar gerçeklikten uzak olsa da.. İçkinin nasıl kullanacağımı bilmediğim duygulardan beni arındırdığını hissetmek çok hoştu bence. Şuan attığım her adımın beni nereye götürdüğünü bilmemek ya da var olduğumu hissetmemek de.. Eve geldiğimde neden bu kadar geç kaldığımı nasıl ifade edeceğimi bilmediğimden, odamın kapısının önünde kendime bahanelerin arasından en şık olanı arıyordum. Kapıyı hızlıca açıp yavaş adımlarla yatağımın karşısında duran beyaz ve gri renkleri kendine sentezlemiş boy aynama doğru ilerledim. Yansımamın beline kadar uzanan düz saçları erkek olmasına rağmen onu çekici yapıyor, çene hatlarının belirginliği de güzel bir hava katıyor fakat gözleri onu ele veriyordu. Yeşil renginin kendinden oluştuğunu söylermiş gibi olan gözlerini içindeki siyahlar solduruyor, ışıltısını kaybettiriyor ve boş bakan gözlere dönüşmesine sebep oluyordu. Ayakta durmaktan artık yorulduğumdan kendime sandalye alıp aynanın karşısına geçtim. Aynadaki yansımam da beni beklemekten yorulmuş olacak ki o da bir sandalyeye oturup dinlediğini belirtir gibi bakış atmıştı bana . “ Özür dilerim. Yardıma ihtiyacı olan biri vardı onunla ilgilendiğim için geç kaldım. " Bana kızıp aynadan çıkmaktan vazgeçeceğinden korkuyordum. Bu sebeple bunları söylerken sesim titriyor, ağlamaklı bir tonla ağzımdan kelimeler dökülüyordu. Cümleme karşı alaycı bir tavırla : “ Neden yalan söylüyorsun ? Kimseyle konuşamayacak kadar korkaksın sen. “ “Seni bu boy aynasının içinde yalnız bıraktığım için böyle davranıyorsun değil mi ? Ama ben de burada yalnızım. Şu lanet aynayı terk edip karanlığımdaki ışık damlaları olmayı neden denemiyorsun ? Sadece çıksan ve yanımda olsan ? “ “ Ben buradan hiç çıkmayacağım. “ “ Bu imkansız. Tek başımayım anlamıyor musun ? İçimi yırtıp çıkmak isteyen biri var ve ben ondan korkuyorum. Kaçabilmek için her şeyi yapıyorum, hem de tek başıma. Alkol ona etki etmese de beni farklı evrenlere götürüyor. Bağımlılıklarım beni içimdekinden koruyor. Senden sadece beni bu karanlıkta yalnız bırakmamanı istiyorum, iğrenç ve pis kuyunun içindeki beni tut ve çıkar istiyorum. Çıkar ki bedenimi deşip o karanlığı da sökebil istiyorum. Ben sadece alkolle kendime yeni evrenler yaratmak yerine, gerçekten var olduğum dünyayı 1 birisi aydınlatsın istiyorum. “ Bunları söylerken aynayı yumrukluyor, attığım her yumruğun ve düşen her damlanın onun çıkmasına faydası olacağına inanıyordum. Gözlerimin yavaş yavaş kapandığı, bedenimin kendini uykuya teslim edeceği sırada : " Ben sadece senin aynadaki yansımanım." sesini duyduğuma eminim. Kendime gelip ihtiyacım olan tek şeyin ne olduğunu fark ettiğimde mutfaktaki soğutucuya yöneldim. Kapağı açıp elime denk gelen şişeyi kavradığım gibi beni yalnızlığımdan ve içimdeki korkudan arındırması ümidiyle gözyaşlarım eşliğinde alkolü içiyordum. Kendime farklı evren yaratmaya çalıştığım her zaman eski anılarım ve hislerim sanki onlardan kurtulmaya çalıştığımın bilincindeymiş gibi üstlerine serptiğim tozlardan sıyrılarak hâla içimde bir yerlerde nefes aldıklarını bana hatırlatmaya çalışıyorlardı. Bu hisler gerçekten acı verici. Nefes aldığını bilip oksijeni içinde hissedememek, mutlu olmasan da en azından dünyada varım ve yaşıyorum diye kendini teselli ederken ailen ve toplum tarafından sorunmuş gibi görünmek de gerçekten acı verici. Bir odanın içinde tarihten ve yaşananlardan habersiz " Neden yaşıyorum ? " sorusunu kendine insanların davranışları yüzünden soruyor olmak da acı. Fakat sanırım en çok canımı yakan bağımlılıklarımın beni kurtaran tek dal olduğu gerçeğini kabullenmek zorunda olmam. Mutfakta, içimdeki anıları alkolle yıkadığım sırada "Her insan senin gibi sorunların yok olması için zamanın akıp gitmesine bel mi bağlıyor ? " Kelimelerinin odamdan geldiğini fark ettiğimde, elimde tuttuğum alkol şişesini yavaş yavaş sallayarak kısa adımlarla sese doğru yöneldim.“Fark ettim ki tanrı tarafından cezalandırılmış birisisin sadece, hiç merak etmiyor musun yaptığın hatanın ne olabileceğini ? Yalnızlığınla boğuşmanın sebebinin kaderinin şımarıklılığı olup olmadığını ? " Sürekli cevabını kovaladığım sorulardı bunlar. Yanıtını alamayıp gözyaşlarına teslim olduğum sorular.” Tüm evren sebep-sonuç ilişkisi içerisindeyken sorularının cevabını alamayan bir insan olmanın nedeni ne ? " Neydi yansımamın bahsettiği bu sorunun anlamı ? Hiçbir şeyin sebebini bilmiyordum ki ben. Babamın kalp ritminin yavaşladığı sırada neden ölüm meleği ile tanışmasını engellemediğimi bilmiyorum mesela. Annemin sert bakışlarıyla gözlerimi korkutup beni terk ettiği zamanda neden güldüğümü bilmiyorum ya da son gülüşümün neden o zaman olduğunu. Hissettiklerimi nasıl yansıtmalıyım ? Bunu bile bilmiyorum ben. Bu sebeple sadece aynadaki yansımamın yeşil gözlerine getirdim titreyen gözlerimi, hiçbir şey söyleyemeden beni anlamasını bekledim. Anlam veremediklerime anlam vermesini.. Sonra aniden sorulara cevap vermemi beklediği belli olan yansımama: “ Belki de doğmuş olmam hatamın başlangıcıydı. Oksijeni içimde hissetmiş olmam." dedim korka korka. “ Masum bir bebeğin doğması hata olabilir mi sence ?" “ O zaman yaşadıklarım mı içimdeki karanlığı oluşturmuş olan ? Yalnızlığımla beslemişimdir karanlığımı belki de ." Sorum, aynadaki yansımamın arkasını dönüp gittiği zaman bir yetimin annesini aradığı gibi aradı cevabını. İçimi yansıtan o karanlık odamda artık tek başımaydım düşüncelerimle. Belki de yalnızlığa ben mahkum ettim kendimi. Herhangi birini beklemeden ya da dal aramadan o iğrenç ve pis kuyunun içindeki beni , ben mi kurtarmalıydım acaba ? Alkolden başka dalım yok diyerek ona tutunmak yerine kendime yeni ağaç mı aramalıydım ? Renginin ışıltısının 2 karanlık kuyumdan bile görülebileceği, kiraz çiçeklerinin açtığı dallara sahip olan bir ağaç. Fakat kırık bir daldaki sahte evrene tutundum ben. Bulutuna kavuşan gökyüzü gibi sevinerek hem de. Işığa gitmemdeki basamak ümidiyle yaklaştığım o alkol, kuyumdaki zincirdi sadece. Hem alkolün hem de düşüncelerimin ağırlığı yüzünden beynimin yorulduğunu hissettiğimde bir şey fark ettim. Kuyudaki bana parıltıyı tanıtacak düşünceyi. Aynadaki yansımamın : " Tüm evren sebep-sonuç ilişkisi içerisindeyken.. " diye başlayarak bana yönelttiği sorunun cevabını. İşte o an son gülüşümün tarihi değişti. Usul usul, alkolün etkisinde olduğundan şikayet edip sendelemeye başlayan bacaklarımla, gri boyaya bandırılmış izlenimi veren aynama yaklaşarak : “ Doğru evrende olmamam mı sorunun cevabı ? " dediğimde yansımamın dikkatini çekebilmiştim.“ Belki de ben senin yansımanımdır. O evrenin yansıması. Bu yüzden mi sebep-sonuç ilişkisi içerisinde kaynayan evrende sorularıma cevap alamayan bir insanım ? Buraya ait olmadığım için mi ? " Yansımamın yüzü, kelimelerin ağzımdan dökülüp netliğe kavuştuğu sırada kendini gülümsemeye teslim etti ve gülüşünü sol gözünden akan birkaç gözyaşı süslüyor iken, “Sanırım gitme zamanım geldi." dedi. İşte o an yeşil gözlerinin solukluğuna sebep olan karartı , yağmur ormanlarına çöken sisin ayrılışı gibi dağılmaya başlamıştı. " Acaba hep bu kadar hoş tonda mıydı onun gözleri ? " düşüncesi, gidişini izlerken ilgimi çeken ayrıntısıydı. Ona olan son kelimelerim : “ Geleceğim. Asıl evrendeki gerçek ışığı görmeye “ oldu. Yansımamın gidişinden sonra bu evrendeki benin, karanlığıyla beraber sona yaklaştığının bilincindeyim artık fakat bu yaklaşıştan korkmuyorum. Aksine merak ediyorum. Kafesin içerisinde, gökyüzüne kavuşmayı bekleyen umutlarla büyümüş bir kuşun bekleyişinin sona erişine tanıklık ediyormuş gibi hissediyorum hatta. O dünyada neyle karşılaşacağını bilmese de, karanlık kafesinden kurtulma düşünceleriyle boğulmuş yeşil bir kuşun. Alkole sarılışım gökyüzünün bulutların arkasına saklanmak istemesi gibi değil miydi ? İmkansız. Aynadaki hâlime yaklaşıp usulca " Bak işte iyiyim şuan " diyebileceğimi sanmaktı bu. Hatta kendimi manipüle ediyordum. " İyi geliyor sana. " düşüncelerini kendi benliğime işliyordum ben. İyi oluyor muydum peki ? Soru işaretlerimi uyuşturmam, cevaplarını alıyor olmam anlamına geliyor muydu ? Sigaramdaki süslü duman, zifiri karanlığa bürünmüş kuyumu da ışık damlalarıyla süsleyebiliyor muydu ? Bilmiyorum. Belki de benliğime ajitasyon yaparak zora sokuyorumdur beni. Kızıyorum böyle ama anlam veremiyorum. Yanlış değil mi bu ? Kendime bir şeyler katmış benliğimle o kıvama gelememiş bana " Hataydı, olmamalıydı. " demem zalimce değil mi ? Aynı koşullarda düşünürsem kendimi, yani yansıma olduğundan haberi olmayan beni, o hislere sahip, o soru işaretleri olan benliğimi.. Aynı davranışlara ve fikirlere sahip olmaz mıyım ? Yine alkolle kendime evrenler yarattığımı düşünmez miyim ? Mesela yılanlı olduğunu gördüğün yolu bir daha seçmezsin ama seçmemene sebebiyet veren gerçekliğini görmüş olduğun yılan değil mi zaten ? O koşullara dönsen yine yılandan habersiz aynı yolu seçeceksin oysa. İnsan dedikleri canlının özelliği bu sanırım. Aynı şartlardayken tekrarlayacağı davranışları, olduğu konumda değerlendirerek "hata" demek, yanlış saymak.. Peki bana ait olan yanlışlar, benim suçum mu sadece ? Kendimin bile yansımadan ibaret olduğu bu yerde doğru olduğunu düşündüğüm 3 tek gerçek, bu evren sürükledi beni yanlışlarıma. Hem zaten sadece yansımadan ibaretmiş bu dünya, bu dünyam. İnanabiliyor musun ? Kuyumun ve karanlığımında yansıma olduğuna. Yansımam sandığımın, yansımasından ibaret olmama..Alkol müydü acaba beni bu duruma getiren yoksa ben miydim bu duruma gelmek için alkole sarılan ? Bunu düşündüğümde içten içe güldüm kendime çünkü sorgulamak ilk defa eğlenceli gelmişti. Canımı acıtmıyordu bu sefer. Sanırım en hoş kısmında bırakacağım, tadını yeni yeni almaya başladığım bu yemeği. Biliyor musun ? Şuan içimden bir şeylerin koptuğunu hissediyorum, hatta biri karnımın içinde beni gıdıklıyormuş gibi. Ama kötü hissettirmiyor bu.. Tam tersi, iyiyim şuan. Belki de heyecanlı. Daha fazla bu evrenin karanlığında beklemeye dayanamayacağım. Usulca yaklaştım artık sorularımın yok olacağı o sona. Hayır hayır ! Başlangıca.. İçi dolmuş küvetin musluğundan küçük su taneleri damlamaya başladığında, her damlanın musluktan ayrılıp küvetin içindeki birikintiye merhaba deyişinde çıkardığı ses tatlı bir ezgi yaratıyordu. Kendimi o birikintiye atarak bu ezgiyi sonlandırsamda damlaların sesi kafamda bir süre daha tatlı tatlı gülüşmeye devam etti. Fakat zamanla bulanıklaşıp yerini sessizliğe bırakınca gözlerimi kapatıp buna eşlik etmenin iyi olacağını fark ettim. Bu sessizliğin boğduğu banyoda buradaki evrene veda etmemin iyi olacağını.. Acaba asıl evren nasıldır? Karanlığı hiç tatmamış olan benliğim? Acıdan bihaberimdir, umarım. Belki “ Alkolün tadı nasıl, ekşi mi ya da belli bir tada sahip mi ? “sorularını kendime aval aval soruyorumdur. Hatta bağımlılıklardan ve karanlıktan uzak bir benimdir. Çokça kez tüm içtenliğiyle gülümseyen bir ben.. Gözyaşlarım nedensizce küvetteki suya eşlik ediyor, hayallerim derinleştikçe daha fazla gözyaşım suyla bütünleşiyordu. Gözüme veda eden minik damlalarımın benimle olduğu o an, sadece son bir kez şimşeğin sesini duymak istedim. Bulutlar arasından bana ışığını gösterdiğini görmek.. Sadece bir kez daha. Zaman geçtikçe banyonun yavaş yavaş karartıyla beraber döndüğünü hissettiğimde, avuç dolusu içtiğim hapların etki etmeye başladığını fark etmemek imkansızdı. Artık gözlerimi sımsıkı yumup karanlığa son bir kez bakarken, vücudumu suya karşı yüzüstü döndürdüm. Kendimi gerçekliğe teslim ederken bu evrenden ayrılışıma sadece birkaç dakika kalmıştı. Boğulmaya başladığım sırada gülümseyerek : " Yansıma olsa da çok canım yandı. Umarım gerçeklikte mutluluktan bir kaşık alma şansım olur. " ( Yaz akşamı, yıldızların ışıltısı eşliğinde denizin sesi kulağınızda dans ederken, Ay’ın etrafında dolaşan küçük dostlarını seyrettiğinizde parlaklığını yitiren yıldızı fark etmeniz mümkün. Fakat parıltıya hiç kavuşamamış o yıldız? Az önce uçsuz bucaksız gökyüzündeki minik bir yıldız yok oldu.Sizin ve kimsenin ruhu duymadığı sırada. Farklı bir evrende ışıltısıyla beraber var olacağına inanarak.)
Mert Servan Cinemre
Yorumlar
Yorum Gönder